Vaka Çalışmalarım

Geçmişten bugüne karşılaştığım bazı olaylar karşısında özellikle dikey pazarlardaki sorunlara nasıl yaklaştım, ne gibi çözümler ürettim ve nasıl sonuçlar aldım bu konularla ilgili vaka çalışmalarımı da burada anlatıyorum.

Vaka çalışmalarımla ilgili blog yazılarımı okumak için aşağıdaki linke tıklayabilirsiniz.

ViewSonicClub

ViewSonic gibi özellikle kanal iş ortakları üzerinden iş yapan firmaların en büyük iletişim sorunlarından birisi hepsine ayrı ayrı iletişim yapmanın zorluğu ve maliyetlerin yüksek olmasıdır. Bu noktada ViewSonic olarak, tüm iş ortaklarının iletişimi ve aynı zamanda da ViewSonic markasının iletişimini yaparak bu konuya bir çözüm bulmaya karar verdik.

Karşılaştığımız zorluklar:

• Web sitesi üzerinden mi yoksa sosyal medya üzerinden mi iletişim yapacaktık?
• Peki, nasıl bir içerik oluşturacaktık?
• Hangi kanallardan reklam yapacaktık?
• Her bir iş ortağını nasıl hedefleyip, ölçümlemeleri nasıl yapacaktık?

Bu sorunların üzerine çalışıp bu projenin başlaması neredeyse (2020 Mayıs itibariyle) 3 yılı geride bırakıyor. Genel olarak pek alışalagelmiş bir iletişim yöntemi olmaması nedeniyle bir çok soru işareti getiriyor akıllara. Fakat en büyük avantajlarından birisi, çok saçma sapan bütçelere ana sayfa/kategori bannerları, insertlere girmek, duvar giydirmeleri gibi aslında efektifliği çok ciddi derecede tartışılacak konularda, markamıza çok daha esnek hareket imkanı sunmasıydı.

Nedenlerden ilki, öncelikle bu bütçeyi kendi markamıza yatırdık. Bu yöntem iletişim gücünü arttırdı, çok kısa süreli olacak iletişim kampanyaları yerine, makul bütçelerle uzun süreli ve sürekli bir iletişim yapma şansı yakaladık. Şu an geldiğimiz noktada kendi iletişim kanallarımız var ve bunu istediğimiz gibi yönetebiliyoruz. En önemli noktalarından bazıları, kendi markamıza yatırım yapıyoruz ve iş ortaklarımızın iletişiminde mümkün olan en eşit iletişim gücünü kullanabiliyoruz.

Bu yaptığımız iletişim şekli evrilip şekillendikçe ve bölgemizinde genişlemesiyle 3 farklı ülkeye daha entegre ettik ve orada da aynı mantığı çalışır hale getirdik. Bugünlerde bu projenin meyvelerini diğer ülkelerde de toplamaya başladık.

ViewSonicClub üzerinde yaptığımız çalışmaları görmek istersen aşağıdaki linkten çalışmalarımızı görebilirsiniz.

Sosyal Medya ve Reklamlar

Bu işe başladığımda ViewSonic ekilmemiş bir tarla gibiydi. Sosyal medya artık hayatımızın parçası olmaya başlamıştı ve giderek büyüyordu. Eğer bu kanalları doğru bir şekilde kullanmayı öğrenirsem, bunun işimize ve tabii ki kendi kariyerime katkısının inanılmaz olacağı belliydi ve öyle de oldu açıkçası. Şu an ViewSonic Türkiye sosyal medya hesapları, ViewSonic içerisinde hem en etkin kullanılan ve etkileşimde olan hem de en çok takipçiye sahip hesap olma özelliği taşıyor.

Tabii bu noktada iletişimin, sosyal medyaya evrilme sürecinde reklamların özellikle Facebook reklamlarını aktif kullanmamız çok işimize yaradı. İlk başlarda birkaç model üzerinden başlayan bu konu şimdi tüm ürün gruplarında çok daha detaylı kırılımlar ve düzenli olarak değişen içeriklerle evrilerek gelişen bir süreç halini aldı. Şu an yönettiğimiz bölgedeki her ürün segmentindeki hedef kitle kırılımı, reklam metni ve görselleştirmelerini in-house olarak çözüyorum. Reklamları yönetmek bana inanılmaz detayları öğretti.

Süreçle birlikte, ViewSonicClub projesinin de gelişimi ile sadece sosyal medyaya takılı kalmak yetmedi farklı çözümlere de ihtiyaç duymaya başladık. Ne zamandır kendimi geliştirmek istediğim bir diğer konu olan Google Adwords reklamları da artık benim elimden çıkmaya başladı. Yine şu an tüm bölgedeki Google Adwords reklamlarını da yönetmeye başladım.

PR İletişimi

Uzun yıllardır teknoloji sektöründe olmam haliyle birçok editörle tanışıp iş yapmam, bu konudaki iletişimimi de güçlendirdi. Eğer ki mobil ürünler gibi çok yoğun bir gündemi olan bir markanız yoksa, düzenli PR yapmak biraz zor oluyor. Ürün incelemelerinin dışında bir yerden sonra maalesef aynı çemberin içine giriliyor.

Yine maalesef ki, bir çok PR ajansında bulunan arkadaşın eksik olan sektör ve teknoloji bilgisi, çok fazla ve hızlı rotasyon olması bu taraftaki düşüncelerimi sorgulattı. Sonuçta Türkiye için bir süre bir ajansla çalıştıktan sonra bu konuda bir ajansla çalışmak yerine in-house bir çözüm üretmek daha mantıklı geldi.

Sonuçta bunun in-house olarak çözülmesinin artıları ve eksileri var; ama 6 yıldır tam kafama göre bir PR ajansı bulamadım çok da araştırmadım. Bu konu ayrı bir yazı konusu o yüzden blogumda yazmam daha doğru olacak sanki. Günün sonunda PR iletişimi kesinlikle önemlidir; ama nasıl yapıldığı daha da önemlidir.

İşin yurtdışı ayağına ya da dilini bilmediğiniz bir ülkeye geldiğimizde PR daha da önem kazandı. Çünkü birisi sizin eliniz ayağınız olmalı.

Bölge genişleyip oradaki iletişim kanallarımızın yok denecek kadar olması, bizi PR ajansı arama zorunluluğa itti. Şu an (2020 Mayıs itibariyle) 3 ülkede 3 farklı PR ajansını uzaktan yöneterek hem PR hem de sosyal medya iletişimimizi devam ettiriyorum.

Burada öğrendiğim en önemli unsurlar arasında, genelde tek başına çalışmaya alışmış birisi olarak, ajansların iş akışlarını şirketin gitmek istediği yön doğrultusunda hizalamak ve sürecin gelişimini takip etmek için raporlamaların standardize edilmesini sağlamak oldu. Böylece farklı bölgelerden gelen raporları tek bir formata indirgeyip analiz etmeyi kolaylaştırdım.

Satış Sonrası Süreçler

Aslında çok basit bir konu gibi gözüken ama bir çok markanın maalesef birçok bariyer nedeniyle en çok zorlandığı nokta. Ben çok zorlandım çok savaştım; ama şu an için çok daha iyi bir yerdeyiz.

Şunu gönül rahatlığıyla söyleyebilirim ki; bir çok kullanıcı vakasını takip ettim, elimden geldiğince çözüm odaklı hareket edip kullanıcımızı korumaya çalıştım. Bu ciddi şekilde fark yarattı. Belki çözemediğim birkaç konu vardır; ama genel olarak bir marka yaratılmasında müşteriyi kazanmanın maliyeti bu kadar yüksekken, müşterilerinizi kaybetmenin maliyeti size çok daha fazla zarar verebilir.

İşin özünde şu kültürün oturması gerekiyor, şirketin gelirini müşteri sağlıyor, memnun müşteri de en güzel pazarlama aktivitelerinden birisi oluyor. Bence satış öncesi müşteriye gösterilen pembe dünya kadar, satış sonrasında müşterinin yanında olabilmekte ciddi bir efor gerektiriyor.